28 Şubat 2016 |
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları:
“Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Bir defa biz, bakar kör olmak durumunda değiliz, bazı gerçekleri açık net görmeliyiz. Medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz, dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde bu ülkenin Başbakanı'na, Cumhurbaşkanı'na her türlü saldırı vardır.
Ben AYM'nin verdiği karara sadece sessiz kalırım, ama bunu kabul etmek durumunda değilim. AYM'nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme, kararında direnebilirdi. Direnmiş olsaydı AYM'nin verdiği karar boşa çıkacak veya şu anda tahliye edilen bu kişiler AİHM'e gideceklerdi.
Bu süreç bu şekilde atılan bu adımlar bana göre doğru değildir. Bizim 14 yıllık iktidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştıkları dönemlerdir. Yüzlerce gazetecinin cezaevine tıkılıdığı dönemler bizim dönemlerimiz değildir.”
O HABER CASUSLUK FAALİYETİ
Diğer taraftan Can Dündar'ın Cumhuriyet gazetesinin attığı MİT tırları manşetiyle ilgili davanın casusluk davası olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu olaya imza atan savcıların da olayı haberleştiren ve istihbaratçıları 'terör örgütü elemanı' gibi gösteren gazetecilerin de casusluk faaliyeti yaptığını ileri sürerek şöyle devam etti.
İSTİHBARATA HER SAVCI MÜDAHALE EDEMEZ
İfade özgürlüğünün yanındayım ama bu maske altında bu ülkeye saldırı hakkının tanınması taraftarı da değilim. İstihbarat örgütleri herhangi bir savcının müdahale edebileceği örgütler değildir.
Sen kalkacaksın müdahale edeceksin, şoförü yatıracaksın yere, teröristleri yatırıyor gibi yere yatıracaksın, bu ülkede yargı makamında olanlar, bunları fotoğraflayanları tahliye edecek.